Oyun Adı : Meselhan / Bi’ Dünya Masal
Yazan/Yöneten/Oynayan : Hamit Demir
-
- Çocuklar için Masallar
- Anadolu Masalları
- Dünya Masalları
- Barış için Masallar
Meselhan: Hamit Demir
Müzik: İbrahim Metin Baltacı, Cem Erdost İleri
Metin Danışmanları: İbrahim Metin Baltacı, Prof.Dr. Semih Çelenk,
Kuklalar: Adem Dağlar
Maskeler: Taner Tosun
Kostüm: Tiyatroevi
Işık Tasarımı: Emrah Sürücü
Yönetmen Yardımcıları: Hale Üstün
Yapım Koordinatörü: Reyhan Yücel-Meryem Ateş
Yapım: Tiyatroevi 2019
75 dk. Tek Perde.
Binlerce yıllık yaşamın izleri bir yandan bilimin sınırları içinde araştırılırken öte yandan da masalların gizeminde yaşamın sırları aralanmaya devam eder. Bu yüzdendir ki masallar, insanın yaşamı anlama çabasının doğrudan tezahürüdür. Bir nev’i insanlığın bilinçdışının ifrazatıdır, dışa vurumudur.
Olanın, olması arzulananın, olabilecek olanın düşlemimizdeki kurgusudur.
Masal toplumsal bellektir. Üstelik yalnızca insana ait bir kibrin ürünü gibi değil, tüm canlı cansız hatta olan/olmayan varlıkların toplu belleğidir.
Her şey dilde var olur ve yok olur. Bizatihi dil masal, masal da çokça dildir.
MESELHAN, vakitsiz bir zamandır, tüm alemlerde gezer.
Bizim ve tüm varlığın ortak bilinci ve bilinçdışıdır MESELHAN.
O her şeyi bilir hakkımızda ve unuttuğumuz için bize bizi hatırlatır. Tüm değer yargılarımızı tüm inançlarımızı ve tüm bilgi birikimimizi sorgulatır.
En güzeli de, bütün bunları bizim düşlemimizde, içimizden geçerek yapar.
Çünkü aslında MESELHAN kendimizin ta kendisidir.
—
Derleyen ve Anlatan:
Hamit Demir
Hey ağalar, hey beyler, bre kadınlar, kızlar, ömre bedel bebecükler! Okuyanlar yazanlar, okumayıp dinleyenler! Size anlatacaklarımız var; Bi Dünya Masal! Bir ucu, etekleri bulutların üstünde, başı yücelerdeki Kaf Dağı’nın tepesindeki yaprakları sonsuz düşlere değen Bilgelik ağacının dallarında; bir ucu da şu dönüp duran yeryüzünün yedi kat altındaki ateşten de yalım yanan sevdalı gönüllerde. Yedi iklim dört bucak gezenler bilir bu hikayeleri. ‘Bilen bilmeyene anlatsın’ demem, bir de ben anlatırım bildiğim gördüğüm bu hakikati. Şimdi yakalım da tutuşsun gönüllerdeki aşk ateşi.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken. Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, az gittim uz gittim. Dere tepe düz gittim. Çayır çimen geçerek, lâle sümbül dererek; soğuk sular içerek, aylaya aylaya bir güz gittim. Bir de dönüp ardıma baktım ki, ne göreyim?
…
—